Hikaye Bölüm 10
Annem kapıyı açtı, suratı asıktı korku ile karışık bir şaşkınlık vardı sanki yüzünde, yalandan gülümsemeye çalıştı, girdik içeri, açmısınız dedi annem, dinlenme tesisinde çorba içmiştik o yüzden evde yemek yemedik, tv açmıyoruz, öyle üçümüz oturuyoruz, annem bişeyler düşünüyor gibi, ne oldu anne dedim, yok bişey oğlum dedi, ki anlarım kesinlikle birşey olmuştu biz gidince, sen dedim benden gizledikçe emin ol benim psikolojim daha da bozulacak ne olduysa anlat dedim, babama baktı, sonra oğlum dedi, bugün biraz tuhaf şeyler oldu dedi, içerde uzandım yatıyordum, mutfaktan ses geldi dedi, kalktım baktım, tabakların hepsi yerde ocağın dört yeri de sonuna kadar alev almış yanıyor, ama gazı açma düğmeleri hepsinin kapalıydı gözümle gördüm dedi, musluğu açtım, ateşin üzerine döktüm dedi, daha önce hiç görmediğim şekilde bir duman çıktı sönünce dedi, hemen içinden
bişeyler okumuş sonra içeri gelmiş, oturmuş bu olay biz gelmeden yaklaşım 1 saat önce olmuş, o yüzden hala şaşkınlığı üzerinden atamamış, ben içimden sövüyorum, ailemden ne istiyorsunuz onları rahat bırakın diye, baba dedim yarın ilk iş sabah kalkıp hocanın köyüne gidelim görüşelim tamam oğlum sen merak etme dedi, zaman geçmiş yine yatma vakti gelmişti. Gece salondayız odamda yatmıyorum bu olaylardan beri, annemle babam oğlum hadi biraz uyu biz oturuyoruz merak etme dediler, onun verdiği rahatlıkla uykuya daldım, uyandım üzerimde her zamankinden fazla bir ağırlık var, üniversitedeki kaldığım evdeyim odamdayım, pencereye koştum, kızıl bir hava sokaklar bomboş heryer alev amış, odam alev almış, arkamı dönüyorum kimse yok, atakanın sesi geliyor koridorun sonundaki odasından, gel yardım et yanıyorum diyor, koşuyorum o karanlık koridorda, koridor sanki kilometrelerde uzunlukta, ışık açma düğmesine varıp bu karanlığa bir son vermek, atakan'ı kurtarmak için koşuyorum, ben koştukça gülüyorlar, ben koştukça alevler artıyor, tuvaletin önüne geliyorum atakanın odası sol tarafımda kalıyor, anca odanın kapısı yok duvar var, diğer tarafıma dönüyorum yine duvar, sadece önümde tuvalet arkamda ise karanlık bir koridor var, tuvalete giriyorum, kapıyı kapatıyorum oturuyorum öyle ağlıyorum, pencereden 5 çift göz bana bakıyor, o kadar keskinler ki, kimisi çok derin bir mavi ile, kimisi bildiğiniz alev dolu bir çukur ile bana bakıyor, hepsinin yüzü aynı, hepsi atakan, hepsinin saçı uzun seyrek kirli yağlı, dişleri simsiyah, onların birbirinden farklı varlıklar olduğunu gözlerinden anlıyorum, hepsi nefretle bakıyor ama, hepsinin gözleri kişiliklerini ele veriyor, sonra annem ve babamın sesini duyuyorum, uyanıyorum onlar başımda yine, oğlum diyor babam al su iç diyor, su veriyor, baba diyorum hazırlan hemen yola çıkalım gidelim hocanın köyüne. Babam sakinleştirdi biraz, sabaha kadar bekledik ve sabahın ilk ışıklarıyla beraber yola çıktık, anneme sıkı sıkı tembih ettim komşuya git diye, evde yalnız durmasını istemiyordum, bindik arabaya pek konuşmadan gidiyorduk bıçağımı yanıma almıştım artık yanımdan ayırmıyordum, vardık köye, kapıyı yine aynı kadın açtı, geliniyde yanılmıyorsam, babam oduna çıktı buyrun siz gelir şimdi dedi, oturduk babamla, bu arada ben evi inceliyorum, evde hiç tablo yok, hiç ayna yok, dikkatimi ilk çekenler bunlar olmuştu, ben evi incelerken hoca da nihayet gelmişti, biz ayağa kalktık selamlaştık, hoca heybetli bir adamdı bayağı uzun sakalları vardı, kaşları dahi uzundu adamın, hocam özür dilerim dedim, niye evladım dedi, geçen size ettiğim hakaretlerden dolayı dedim, güldü onları bana sen etmedin ki dedi affedilecek birşey yok dedi, otur gel karşıma dedi oturdum, bir taraftan da atakan'ın bana verdiği kitap ile kolyeden bahsetmelimiyim diye düsünüyorum, ama bahsetmemeye karar verdim, oglum dedi bıcagını yanından ayırmıyorsun degil mi dedi, ayırmıyorum hocam dedim, bak sana açık konuşacağım dedi, babangil söyledi mi bilmiyorum lakin bir takım ifritler vasıtası ile seni çekemeyen bir kem gözlü sana birşeyler musallat etmeye uğraşmış lakin becerememiş ancak sen, isteyerek ya da istemeyerek bunlardan birinin cocugunu öldürmüşsün dedi, bunlar pesini bırakmaz ya seni alırlar ya sen onları alırsın oglum dedi, hocam dedim ben neyin kimin cocugunu öldürmüşüm karıncayı dahi incitmedim şu yaşıma kadar dedim, o zaman farkında olmadan yapmışsın oglum dedi, hic bir külün üzerine birden su döktün mü yahut bir ateşi birden söndürdün mü dedi, hayır dedim, sonra düsündüm ve, hocam dedim arkadasımla beraber evde mumları söndürmüştüm karanlıkta dedim, o zaman zarar vermişsin o zaman oglum dedi, bıcagını ayırma yanından dedi, bunlar kalabalık oglum dedi, bir kabile dedi, bir kagıda birseyler yazdı bunu boynuna as dedi tamam hocam dedim, bir müddet onları uzak tutar dedi, sakın tütsü, gibi şeyler kullanma aynalara uzun süre bakma, yattıgın odada cok tablo bulundurma dedi. hoca böyle birtakım öğütler verdi hepsine tamam dedim hepsine uyacağıma dair söz verdim, hoca ekmeği ye hoca suyu iç iyi olur oğlum hem karnınızı doyurup öyle gidin aç aç yola çıkılmaz oğlum dedi, tamam hocam dedik orda karnımızı doyurduk, sonra yola çıktık, babam yolda bol bol bana öğüt verdi işte hocanın dediklerine uy oğlum falan diye, ancak benim aklım kitapta ve kolyede babamı dinliyor gibi yapıyorum ama duymuyorum bile, eve vardık kapıyı annem açtı, anneme biraz kızgın şekilde niye komşuya gitmedin anne dedim, oğlum yeni geldim dedi, bilmiyorum gerçekten yeni mi gelmişti yoksa hiç gitmeyip tek başına evde mi durmuştu bunu halen bilmem, uzatmadım bu meseleyi, ne yaptınız neler söyledi hoca falan dedi, işte verdigi kagıtı gösterdim, dürülüydü hiç acmadım kagıdı, bunu boynuma asacakmışım anne dedim, ayrıca evde ayna tablo gibi şeyler iyi olmazmış yattıgım odada özellikle dedim, tamam oglum hepsini kaldırrız hiç problem değil dedi, nitekim kaldırdık hepsini bir koliye doldurduk, ben artık kendimi odamda yalnız yatmaya hazı hissettiğimi söyledim babama, lakin hazır filan hissetmiyordum, annemin babamın hayatı uyku düzeni altüst olmuştu artık onlarda rahat rahat yataklarında uyusunlar istedim, aslında simdi düsünüyorum da icten ice onları düsünmekten cok o kitap ve kolye ile o odada yalnız kalma istegi beni dürtmüştü evet bunun icin öyle söylemiştim, yine yatma vakti gelmişti, babam oglum eminmisin yalnız yatmak istedigine dedi, eminim baba yalnızken kabus görmüyorum dedim, ki hiç aslı yoktu, korkunun yerini merak almıştı, acaba neydi o kitap ve kolye amacları neydi nelerle iletişme geciyorduk bu kabuslar bitecekmiydi...
>Hikayenin Onbirinci Bölümüne Ulaşmak İçin Tıklayın<
Bu tarz hikayelerin devamı ve paylaşımlardan öncelikli haberdar olmak için ABONE OL bağlantısına tıklayın ve daha sonra karşınıza çıkan ekranda izle butonuna tıklayarak sitemize abone olun ve birçok konuda öncelik kazanın:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder